30 Aralık 2010 Perşembe

Geldim Ama Yoktun

Oraya gittiğimde, daha girişte nasıl bir hal alıyorum bilemezsin. Her seferinde insan bu hislere kapılabilir mi? Evet kapılır. O koskoca yerde her bir şeyi yok sayıp, sadece odaklanmak istediğin şeye odaklanabilir mi insan? Evet odaklanır. İşte ben o an soluk alıp verirken bütün havayı ciğerlerim de hissediyorum. Oradan geçerken her seferin de o görüntüyü dondurmak istiyorum. Pencereye geçip hayran hayran bakıyorum etrafıma. Ve yine her seferinde işte işte biliyor diyorum. Aynı yerleri görmek aynı yerleri bilmek beni mutlu ediyor. Ama sen bunları bilmiyorsun. İlk defa ben geldim ama sen bunu bilmedin bilmeyeceksin.

9 Aralık 2010 Perşembe

Down Sendrom Teşhisi

Bu doktorlar neden böyledir ki? Koyacağınız teşhisi adam gibi koyun işte, neden insanların yüreklerini ağızlarına getirirsiniz. Koyun can derdinde kasap et derdinde misali. Ablam küçük kızına hamileyken ben daha lise öğrencisiydim. O günü hiç unutamam; okuldan bir geldim ki ablam bizde ve yatıyor, gözleri olmuş kan çanağı gibi. Dedim neyin var hasta mısın? Evet dedi biraz rahatsızım. Eve geldiğimde kurt gibi açtım. Annemin o güzel pastalarından almışım tam çayımı yudumlayacak iken, ablam dayanamadı başladı konuşmaya. Konuşurken gözleri doluyordu. Seda doktordan geldik, bebek Down Sendromlu olabilirmiş. Doktor bey bilmem kaç boyutlu test istemiş, bilmem sıvı alma testi istemiş, hayatımda hiç duymadığım bir sürü teferruat... Elimde ne varsa bıraktım, dayanamadım ablamın o haline. Dedim yoktur bir şey sadece önlem içindir bunların hepsi, bütün hamile bayanlardan istiyordur belki. Ablacığım yok diyor. Yüzdelik dilimini de söylüyor, oldukça yüksek bir rakam. Tabi ben şok oldum. Neyse dedik hayırlısı olsun, ben biraz uzanacağım dedim ve odama çekildim. Benim ablamı teselli etmem gerekirken bir baktım ablam yanımda beni teselli ediyor.
Kısa bir süre içinde bütün testlerden geçti. Ablamın tahlilleri sürerken ailecek ömrümüzden ömür gitti sanki. Maddi manevi fazlasıyla hasar gördük ama sonuç olarak her şey normal çıktı. Dünyalar bizim olmuştu sanki, bebeğimiz sağlıklıydı. Bu olayın bir benzeri diğer yeğenimin başına da geldi. Şimdi soruyorum, insanların hayatları doktorların elinde iken neden her şey bu kadar basit gelir. Bir çocuğun Down Sendromlu olması bir aile için kolay bir şey midir ki bu teşhisi sen daha araştırmadan nasıl koyabiliyorsun be acemi doktor.

29 Haziran 2010 Salı

Ah Şu Ufaklıklar

     Evin en küçüğü olunca yeğenlerde fazla oluyor haliyle.Teyze, hala olmak bu kadar zor muydu? Evet zormuş. Bu ufaklıklar bazen insanı rezil ediyorlar ama bazende o kadar tatlı oluyorlar ki... Ben 22 yaşında bir üniversite öğrencisiyim ve benim tam 4 tane yeğenim var 5. si de gelecek inşallah. Yeğenlerim sırasıyla Gülce 8, Efe 7; Eren Alp 6 ve benim minik prensesim Ece de 3 yaşına daha yeni girdi. Aile geniş olunca yeğenler de dolayısıyla fazla oluyor.Kısa bir tanıtımdan sonra sevgili yeğenlerimle bizzat yaşadığım olayları paylaşmak istiyorum.
       Yüzük takmayı seven bir insanım, özellikle parmağımda gösterişli duran iri yüzükleri çok severim. Her neyse gene bir gün böyle takmış takıştırmışım, kalabalık bir aile ortamındayız. Abicimin oğlu Efe, ah bebeğim benim neler çektim senden. " Hala neden yüzük taktın, senin aşkın mı var, aşkın kim" demesin mi bana tabi ben şok. Anlatmaya çalışıyorum çocuğum bu alyans değil, evlilik yüzüğüde değil desemde yok bas bas bağırıyor halamın aşkı var halamın aşkı var...Bir gün aynı olayıda dayısına yaşatmış. Dayısıda ben gibi öğrenci kendi halinde biri. O kadar afet bir yeğenim var ki bazen benden bile güzel bilgisayar kullanabiliyor. Sen internetten bir kız fotografı bul ve dedesini çağır dede bak bu dayımın aşkıymış bilgisayardan buldum senin haberin varmıydı diye söyle. Gülmekten gözlerimden yaş gelse de düşünmeden edemiyorum bu yaşdaki bir çocuk neden böyle işlerle uğraşır ki.Otur oturduğun yerde oyuncaklarınla oyna, trenini sür be yavrum.
            Tatil aralıklarında bazen abimlerin yanına giderim. Gene bir tatil zamanında gittim Bandırmaya.Hatta bu sene oldu bu olay. Gece oldu herkes yattı ve ben bizim ufaklıkla aynı odaya düştüm yani aynı oda da kaldık. Gece arkadaşımla telefonda konuştum, ufaklık yememiş içmemiş beni dinlemiş. Sabah uyandığımda ilk işi bana hesap sormak oldu. E tabi erkek olunca hesap sormadanda edemiyor. O küçücük bünyeden bu koca ses nasıl çıkar bilmiyorum ama çıkıyor. Halaaaaa sen gece kiminle konuştun, ben duydum konuştuğunu inkar etme bak kiminle konuştun diyorum sanaaaa. Ama öyle bir soruyor ki tehdit savuruyor sanki erkeğim benim be... Dondum kaldım işine bak halacığım demekten başka bir şey de diyemedim.
       Eren Alp; küçük ablamın büyük oğlu inşallah küçük oğlu da eylülde aramızda olacak. Eren Alp hayalperest ufaklığım benim o minicik dünyana neler sığdırıyorsun bilmediğimiz. Ablam anlatıyor, mutfakta yemek yapıyordum bir gün, Eren Alp de içeride televizyon izliyordu. Sen git bu abidik gubidik evlendirme programlarından birini aç, izlemeye başla. Kızın biri çıkmış annesi izin vermediği halde programda tanıştığı bir çocukla feryat figan evlenmek istiyor. Ablam mutfakta içeriden gelen sesleri duyunca gidip bakmış, baksa ki bizim ufaklık heycanlı heycanlı yaşlı teyzeler gibi bu programı izliyor. O kadar merak etmiş ki annesine kızın yaşını sormuş anneside teyzenle yaşıt çocuğum dediğinde ufaklık ne dese beğeniriz, anne iyide teyzem daha çocuk bu kız neden evlenmek istiyor. 22 yaşında olmama rağmen ben hala ufaklığa çocuk görünüyorum, artık tavırlarımı değiştirme zamanım gelmiş galiba.
        Gülce; büyük ablamın büyük kızı. Konuşmaya başladığında ilk kurduğu cümle "Çarşıda dödüm." (Çarşıda gördüm). Gördüğü şey ise sırt çantası. Benim ufaklığım çarşıda bir kızın sırt çantası taktığını görmüş ve kol çantasını dışarı çıkarken sırtına takmaya çalışıyormuş. Annesi kızım napıyorsun diye sorduğunda, mahçup bir şekilde çarşıda dödüm demiş. 2 gün öncede benimle ilgili bir yorumu vardı. Müzik dinlemeyi seven ve yüksek sesle dinlemeyi daha çok seven bir insanım. Geçen akşam annesine onun soru sorarken yakaladım. Anne teyzemin küçükken müzik dersi çok mu iyiydi, müzik dersinde çok başarılı bir öğrencimiydi. Bağdaştırma süper ama.
            Ece; büyük ablamın küçük prensesi. Uzun zamandır yeğenlerimi görmüyordum. Gördüğümde ise hepsi birden büyümüş geldi gözüme. Ece'nin ablası Gülce ile konuşuyordum. Teyzeciğim sen ne kadar büyümüşün, çok güzel bir kız olmuşun, benim boyumu geçeceksin yakında vs vs... İçeri ablam geldi ablama da Gülce ne kadar boy atmış (boyu uzamış) demeye kalmadan arkadan bir ses, Ece konuşuyor, "Hayıııır boyatmadı kestirdi." önce kavrayamadım ne dediğini yanlış duydum sandım ama anladım ki benim küçük prensesim, benim ablasının saçlarını boyattırdığını söylediğimi sanmış ve bana cevap veriyor. Hayıııııır boyatmadı kestirdi diye. 
            Gene bir gün böyle oturuyoruz, ortalık da ece yok. Ece nerede Ece nerede diye ararken, birde baktım ki Ece banyoda saçlarını ıslatıyor. Teyzeciğim ne yapıyorsun dediğimde gelen cevap beni yerlere yatırdı. Ben prensesim, prenseslerin saçlarıda kıvırcık olur saçlarımı kıvırcıklaştırıyorum.Süslü kokoşum benim. Kendisi küçük prenses, ablası akıllı prenses annesi de kraliçeymiş, kendisi diyor bunları.
             Ufaklıklarım sizi çok seviyorum. Sizinle birlikte hayatımız renklendi bizim. 

25 Mayıs 2010 Salı

Ya Tozu Dumana Kat ya da Tozu Dumanı Yut

Bazen ooff ppfff dediğim bir anda düşünüyorum; sebep? Neden ofluyorsun? Ne eksiğin var? Aç mısın, 
 açıkta mısın? Ailen mi yanında değil? Yoksa hiç bir konuda ailen seni desteklemiyor mu?  Ailenin durumu mu kötü? Maddi konuda yanında mı değiller? Seni sevmiyorlar mı? Bizene ne yaparsan yap mı diyorlar? Eee derdin ne? Neyin var? Madem bunların hiç biri yok, ailen her zaman destekçin daha ne istiyorsun, Allahtan belanı mı? Şuan senin tek yapman gereken oturup çalışmak, olan hedeflerine ulaşmak. Senden kimse bir şey istemiyor tek istekleri çalışman kariyer yapman, bir yerlere gelip tek başına ayakların üstünde durman. Bunlardan başka kimse senden para istemiyor, kimse sana bizi sevdiğini göster demiyor. Şuan tek istedikleri başarılı bir öğrenci olup ilerleyen hayatında rahat ettiğini görmek. Bu istekleri bile kendileri için değil senin için senin rahat bir yaşam geçirmeni istedikleri için ama sen bunları unutup birde utanmadan off pff geziyorsun ortada.Kalk şimdi üstüne düşen görevleri getir yerine ve canını sıkacak olaylardan uzak dur. Düşüneceğin hiç bir konu yok, yapacağın görevden başka. O zaman boş boş oturmanın da bir manası yok...

Şimdi kalk ya tozu dumana kat ya da tozu dumanı yut...

23 Mayıs 2010 Pazar

Çocuk gibi

Çok uyumaktan nefret etsemde her sabah geç kalkıyorum. Tam monoton geçecek bugün derken bir baktım arkadaşlar geldi. Klasik kız takıntıları; kahve falı, dedi kodu, bol çeneli bir ortamdan sonra hadi dedik maklube yapalım. OooOooO... tabi maklube dediğimizde akan sular duruyor. 6 kişiye 3,5 su bardağı pirinç ve bol malzemeden oluşan koskoca hamburger görünümlü bir yemek çıktı ortaya. Yemeğimizin yapımını  4 kişi  2 saatte zor bitirdik.O kadar çok yemişiz ki kimse yerinden kalkamıyordu. Bir baktık ki ansızın, evden mezdeke sesi yükselmeye başladı, bütün kızlar ayakta site inliyor. Ne oyunlar ne oyunlar... küçücük bir salonda halaylar, oyun havaları, hatta bir ara kolbastı bile oynandı (kimse kolbastı oynamayı bilmiyor). Final haftasının verdiği enerjiyle gece sonlanana kadar hiç oturmadık. Bir ara derin mevzulara daldık. O kadar derindi ki çıkamadım şahsen işin içinden.
Çocukluğumuz aklımıza gelmiş olmalı ki ebe davul zurna 1 2 3 oynamaya başladık. Aman Allahım ne şekiller ne şekiller, kimisi yerde, kimisi gökte, kimisi ayakta, kimisi gülmemek için birbirine sarılıyor. Uzun bir zamandır hiç bu kadar eğlenmemişdim. Arada bir çocukluğumu yaşamak bana çok iyi geliyor olmalı ki şimdi oturup ders çalışmalıyım.

      

8 Mayıs 2010 Cumartesi

EVİMİZİN KRALİÇESİNE....ANNEME...

Canımdan değerli anneciğim,
Annem benim sana yazacak o kadar çok şeyim var ki hiç birini dile getiremiyor, tıkanıyor nereden başlayacağımı bir türlü bilemiyorum.
Küçükken her şeyin en doğrusunu senin bildiğini düşünüyordum, ergenlikte hiç bişey bilmediğini beni çok sıktığını düşündüm. Şimdi ise sen olmadan sana danışmadan bişey yapamadığımı farkediyorum.
Anneciğim seni üzdüğümde çok üzülüyor, yüzüne bakmaya utanıyor,konuşamıyorum. Senden özürdilemekten bile utanıyorum o an.Hele ki üzüldüğünde sessiz kalıp gözlerinin dolduğunu hissettiğim o an zamanı geri alıp o yükseltiğim sesimin kısılmasını istiyorum. İnanılmaz pişmanlık duyuyor ama bunu sana söyleyemiyorum.
Anneciğim herkes beni güçlü sanarken ne kadar güçsüz olduğumu, her şeyimi içime attığımı en iyi bilen sensindir.Bu yüzden sessiz kaldığını düşünüyorum.Sana ne zaman bir şeyler söylemek istesem tıkanıyorum, boğazım düğümleniyor sanki. 
Bu zamana kadar benim için çırpındığınızı, maddi manevi her yönden destek olduğunuzu biliyor ve görüyorum. Emeklerinizi karşılıksız bırakmamak için elimden geleni yapmaya çalıştığımı sende hiç bir zaman unutma.Senin ve babamın hakkını ömrüm boyunca ödeyemem.SİZİ ÇOK AMA ÇOOOK SEVİYORUM.....
Annedir yüreği fazla dayanamaz.
Herkes bıksa benden annem bana doymaz.
Öper besler beni unutur kalbinde.
Annem burda olsun bana bişey olmaz.

Her gün bakar bana kusurumu görmez.
Günler gece olsa o ışığı sönmez.
Ellerim büyüdü avuçlarında.
Bir tek annem olsun bana bişey olmaz

7 Mayıs 2010 Cuma

Farketmediğimi Farkettim

Çok düşünmekden beynimin bulandığı bir anda farkediyorum ki boş şeyler düşünüyorum. Bırakıyorum düşünmeyi, nereye kadar bırakılacaksa. Sürekli bir şeylerden şikayet ediyorum ve şikayetlendiklerimin hiç birini düzeltmiyorum.Ve gene fark ediyorum ki ... Hiç bir şey farkettiğim yok herşey içimde patlıyor. Arkadaşım elindeki damarı yeni farkederken ben onu bile fark etmekde güclük çekiyorum. Bu gün den itibaren herşeyi daha iyi farkedeceğim kendime söz veriyorum:)