29 Eylül 2012 Cumartesi

29 Haziran 2012 Cuma

Sakın.! İnanma Ben Hep Senin Yanında Olacağım.!

Hayatım da iz bırakanlardan. Gülmeye gitmişken boğulana kadar ağladığım günlerden biri.
Hayatın o kadar kısa olduğunu bir kez daha büyük bir acı ile öğrendim.
Malesef ki sadece heyecanlarımızın peşinde koştururken nefes verdiğimizde tekrar alabilecek miyiz bunu unutuyoruz.
İşte o gece o yatakta otururken yatıp uyumayı ertesi gün çok yorulacağımı düşünüyordum, diğeri sabah erken kalkacağız uyusak artık iyi olur diyor, diğeri ise yatmak için hazırlık yapıyordu. Ta ki korku ve heyecanla odasından fırlayan bir anne olana kadar. Herkes ertesi gün tatlı anılarını düşünürken işte o an zaman durdu her şey karardı. Eller telefona gitti 112 tuşlandı.
Kalbine yenik düşen baba yerde yatıyordu. İstermiydi ki kızının en mutlu gününde yere düşmek, istermiydi ki  o gün nabzı dursun, nefesi kesilsin. Kimseyi üzmek istemeyen o güler yüzlü adam gece defalarca  iyi geceler kızım dedi.
Gece yatmadan önce "Hadi yarın ne giyeceksiniz giyinin de bakayım" dedi. Olmaz sürpriz dediğimde içimdeki bir ses hadi kalk giyin göster diyordu. O ses, iyiki dinlemişim onu. İyiki görmüşün hepimizi. "Hepiniz çok güzel oldunuz çok şık oldunuz" dediğini duymak, kızının sorusuna "Annen senden daha güzel" dediğini duymak seninle gülmek eğlenmek her şey çok güzeldi. Ama biz sana sürpriz yapamadık sen de bize bu sürprizi yapmasaydın keşke.
Evet ertesi gün çok yorulacaktık koşuşturma olacaktı ama keşke bu şekilde olmasaydı. Rabbim mekanını cennet etsin, günahlarını affetsin dualarımız seninle. 

Kızına yazdığı doğum günü mesajı;

"Canım kızıma...
İşte büyüdün Kızım (Ama sen hala benim gözümde mini minnacıksın) ve bir gün uçup gideceksin.! Sen benim biricik kızımsın.! En zor anında sesleneceksin bana.! Yanağında bir esinti duyarsan eğer o an işte ben senin yanındayım ve yanakların avuçlarım da.! Eğer bir sıcaklık hissedersen sana sıkıca sarıldım.! Kulağında bir fısıltı duyarsan eğer, seni sevdiğimi söylüyorumdur.! Sakın inanma.! Sana derlerse ki babaların sevgisi anaların sevgisinden azdır diye.! Babalar kızlarını analardan daha çok severlerde, analar kıskanır.! Bilirler ki babalar kızlarına kıyamazlar.! İşte bazı analar çıkarda kızlarının üzerinden duygu sömürüsü yaparlar. İşte sevgimizi kıskanırlar.! Bir gün sende ana olacaksın belki sende kıskanacaksın. O zaman beni düşün.! Hayat babalara dik durmasını öğrettiği için babaların sevgisi az gibi gözükür de, sen inanma.! Sakın babanın ağlamadığını düşünme.! Sen giderken, sular seller gibi ağlarlar da, Tek göz yaşı göremezsin. Bil ki yüzünü döktüğü an ağlıyordur. İçten içe yanıyordur yüreği.! Babanın ağladığını tek yağmur yağdığı günlerde görebilirsin. Onun içindir babalar yağmuru çok severler.! Her yağmur yağdığı zaman baban senin gidişine ağlıyordur.! Kimsecikler görmesin diye.! Her yağmur yağdığında bil ki baban ağlıyor.! Belki sevinçten belki de üzüntüden ama her zaman yağmuru sev.! Ben yağmuru seviyorum.! Canım kızım her zaman bu yürek seninle atacak.! Seni seven yüreklerde olacak ama unutma ilk nur yüzüne düştüğü zaman, ilk yüzüne bakan, erkek benim.! Sen hala gözümde ilk doğduğun anki kızımsın.! Doğduğun gün sevincimi kimseler bilemedi.. Kimse gideceğini bile, bile seni sevemez.. İşte bir tek babalar sever kızlarını bile, bile.! İyi ki doğdun gül yüzlü güzel kızım hiç boynunu bükme, bir gün öldü deseler. Sakın.! inanma ben hep senin yanında olacağım.! Sıkı, sıkı sarılacağım sana…


İYİ Kİ DOĞDUN...SENİ SEVİYORUM CANIM KIZIM... BABAN ".

13 Haziran 2012 Çarşamba

Natsumi Hayashi: Havada Yüzen Fotoğrafçı


Natsumi Hayashi'nin kendini havada süzülürken fotoğrafladığı harika oto portrelerine bakarken "Kesin Photoshopla yapılmış bu!" diye aklınızdan geçirmişsinizdir, değil mi? Büyük hata!

Natsumi Hayashi, havada dururken çektiği oto portrelerden oluşturduğu ve devam ettirdiği bir projesi olan inanılmaz yetenekli bir fotoğrafçı. Projenin fotoğrafları tek kelimeyle harika.



İlk baktığınızda “Photoshop bu!” diye düşünebilirsiniz ama mevzu farklı. Natsumi bu doğal uçma efektini zıplayarak başarıyor…hem de çok fazla!  Bazen bir kare fotoğraf için bir saat zaman harcıyormuş ve bazen de 300 kere zıplaması gerekiyormuş. Fotoğraflarını Canon EOS 5D Mk2 ile 1/500 enstantane ve üstü değerlerle çekiyor. Kameraya 10 saniye uzaklıkta çekimler için otomatik deklanşör kullanıyor. Daha uzak mesafeler için ise deklanşöre basmaları için arkadaşlarından yardım istiyormuş.

Peki, Natsumi neden havada dururken kendini fotoğraflamak istiyor? Kendi cümleleriyle; "Kendimi fotoğraf karesi içinde dünyanın yerçekimi kuvvetinden bağımsız biri olarak ifade etmek istedim. Fotoğrafların içinde yerçekiminden bağımsız olmakla beraber toplumsal geleneklere de bağIı kalmıyorum. Bunun yanı sıra birçok şey ile bağımı koparıp gerçek Natsumi olabildiğimi hissediyorum.”





Uçan fotoğraflarının dahası ve açıklamaları blog nda.


31 Mayıs 2012 Perşembe

KENDİMİ ÇOK SEVİYORUM;)



Kusurlarımı seviyorum.!
Darılınca suratımı asmayı,
Canım sıkıldığında sebepsizce bağırmayı,
Kıskançlık krizlerimi,
Olur olmaz yerde kahkahalar atmayı,
Normal olmamayı seviyorum.
Sadece canımın istediği şeyleri yapmayı,tembelliğimi..
Bazen düşünmediklerimi birden söylemeyi,
Bazen herşeyi yüzüme gözüme bulaştırmayı.
Öfkelerimi.
Kızınca küsmeyi.
Heyecanlarımı.
Benden iyi olduklarını düşündüklerimi ki, yok.. :)
Yatakta tembellik yapmayı.
Gereksiz para harcamayı.
Bazıları haketmediği halde, sevmeyi.
İçimdeki çocuğu,
Beni seviyorum.
İyi ki varım.
İyi ki ben benim.
Ne mutlu!
Çok mükemmel değilim.
Ama benden bir tane daha yok!
Beni seven böyle sevsin!
Sevmeyene de zaten yol verdim, gitsin! :))

28 Mayıs 2012 Pazartesi

İşte Bütün Mesele Bu

Adam dediğin güçlü olur. Öyle hafif bir rüzgar esintisini kasırga sanıp ağaç kovuğuna sığınmaz.
Bilmiyor ki kasırga olsa, o ağacı kökünden söker alır. Ne sığınacak bir kovuk kalır, ne de tutunacak bir dal...

24 Şubat 2012 Cuma

EVLERİNİN KRALİÇESİ ARTIK YOKTU

Bazen insan nereden başlayacağını ne yazacağını bilemez ya işte o durumlardan biri şu an ki durum. Bodoslama dalasım var konuya. Tesellisi olmayan bazı durumlar olur ya işte o anlardan nasıl sıyrılacağımı hiç bilemem. 

Geçen gecenin bir vakti telefonum çaldı ve bir anda telefonu açtım. Karşımda uzun zamandır hiç görüşmediğim bir arkadaşım. "Alo" dedim. Karşımdaki kişi ağlıyor "Gitti annem, gitti Seda" diyor. Önce neye uğradığımı şaşırdım. "Ne oluyor" dedim kendi kendime. Tanıyamadım önce sonra tekrar "Alo" dedim tekrarlayan sözler "Seda annem gitti". Evet tanımıştım onu ve aradığı kişi bendim en acılı gününde yıllar sonra tekrar arayıp bir teselli istiyordu sanki. Ama bunu tesellisi var mıydı ki. Ne denirdi "Ağlama mı?" deseydim yoksa "Üzülme mi?" deseydim. Nutkum tutulmuştu sanki. Ses veremiyordum. Bir "Başın sağ olsun" bile diyemedim. O ise sadece ve sadece ağlıyordu. "Nasıl oldu?" dedim kendime geldiğimde. Anlatmaya başladığında, hıçkırıklara boğuluyor ama yine de anlatmaya çalışıyordu. "Tamam" dedim "Sus anlatma. Sakinleşmeye çalış" ama bunun sakinliği olabilir miydi ki. Ne söyleyeceğimi şaşırmıştım. Tek dediğim şey "Tamam rahat ol sıkma kendini anlatmak istediklerini söyle" ama onun anlatmaya, konuşmaya mecali var mıydı ki? Sadece ve sadece hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Ne telefonu kapatabildim ne konuşabildim sadece sustum onun o acısını hissettim. Ve her şeye rağmen hala bana diyordu ki "Neyse sen yat uyu, rahatsız ettim seni, kusura bakma". Böyle bir şeyin rahatsızlığı olabilir miydi ki? Neden hala beni düşünebiliyordu? O telefon kapandıktan sonra uyuyabilecek miydim ki? Sabaha kadar bunun şaşkınlığını yaşadım. 

Ne kadar acıydı artık hayatta annesi yoktu. Evlerinin kraliçesi artık hayatta yoktu. Evlerini sımsıcak yapan kadın, herkesi bir araya toplayan kadın artık yoktu. Eve geldiğinde "Bu gün çok acıktım yemekte ne var?" diyebileceği kişi gitmişti artık bu hayattan. Acaba artık düşünceleri ne olabilirdi? Keşkelerle başlayan cümleler mi? Yoktu hiç bir şeyin telafisi. Hayattaki en kıymetli varlığı gitmişti. Ama yapılabilecek artık bir şey yoktu. Elden gelen  hiç bir şey yoktu. Şu vakitten sonra yapılacak en güzel şey, annesinin arkasından bol bol dua etmek. Geriye kalan yapılması gereken en güzel şey bu. Rabbim mekanını cennet etsin inşallah. 


Hayat o kadar kısa ki bazen insanların birbirini üzmesine, bu denli birbirlerini kırmasına bir anlam veremiyorum. Kendimizi üzecek işlerle uğraştığımız sürece, olan hep yine kendimize oluyor.