13 Ocak 2011 Perşembe

HAYIR DİYEBİLMEK

Nedir bu? Ne hayallerle geliyorsun ne planlar yapıyorsun hepsi suya düşüyor, bu olmamalı, bir yerlerde eksik olmalı. Bir yerlerde hata yapmış olmalısın ki her şey bu denli karışsın her şey bu denli bulanmış olsun. Ama bu hata nerede, nerede başlıyor. Hep birileri için kendinden taviz verirsen, yapmak istediklerini de yapamıyorsun demek ki. Ve tavizler tavizleri doğuruyor. Bütün planların, birikimlerin bir anda suya düşüveriyor işte. Şimdiye kadar yok o üzülecek yok bu kırılacak yok şu yanlış anlayacak demekten hayır demeyi hiçbir zaman öğrenemedim. Bu kelime ne kadar da önemliymiş oysa hayatımda. Bir şeyler yapabilmek adına bu kelimeyi kullanmak lazımmış. Ama ben bunu bu yaşıma kadar kullanamadım hiç. Acaba neden? Küçükken annem mi öğretmedi. Evet annem öğretmedi. İlk önce evet demeyi öğrendik, sanki mükemmel bir şey.
Hayır oyuncağımı vermeyeceğim dediğimde “ aaa kızım ne kadar ayıp onlar misafir bak ağlıyor kardeş.”  Bana ne yaa ağlarsa ağlasın vermek istemiyorum işte, o bebek benim ve ben ona gözüm gibi bakarken yıpratmaya korkarken neden bir başkası gelip de saçlarını yoluk yoluk etsin neden bir başkası gelip de benim değer verdiğim eşyalara zarar verip karalasın parçalasın. Neden bana hayırı öğretmediniz?
Arkadaşıyla oyun oynayan bir çocuk neden bakkala çakkala gönderilir. Gönderen annem olsa gene içim yanmayacak gönderen komşumuz Bayan X . Sokakta arkadaşlarınla oyun oynarsın oyunun en can alıcı noktasın da pencereden bir ses çocuğum hadi bakkal Y amcadan bir ekmek alda gel. Tabi ben çocuğum, zaten hep çocuk kalacağım siz benim oyunumun içine edebilirsiniz. Ne demek teyzeciğim tabi hemen alırım. Almazsam ayıı...ıp HAYIR YOK. O benim büyüğüm hatta komşumuz hayır denir mi hiç. Komşu teyzeler berbat ettiniz çocukluk oyunlarımı sizin yüzünüzden dışarı çıkmak istemezdim. Annem bakkala göndermedi beni sizlerin gönderdiği kadar.
           Nedir bu bizim toplumda ki, o senin büyüğün cevap verme, saygılı ol. Bunu öğretene kadar keşke sadece saygı çerçevelerini öğretseydiniz her büyüğümün karşısında ezilmeseydim. Ne oldu yaşça benden büyük oldular diye her zaman doğru mu yaptılar, doğruyu mu söylediler.

           İnsanlar hakkında iyi olduklarını öğrendiğim kadar keşke iki yüzlü, yalancı sahtekar olduğunu da öğrenseydim. Keşke bunları çocukken öğrenseydim de tek başıma yaşamaya başladığım da bu kadar hayal kırıklığım olmasaydı. İnsanoğlu çiğ süt emmiş deyip geçebilseydim.

Karşımdaki kadın bu denli saçma sapan konuşurken hala ona teyzeciğim diyerek açıklama yapmaya çalışıyorum. Neden? Çünkü; o teyze büyük benden, annem yaşında, onun kalbini kırmadan canını sıkmadan konuşma yapmam gerekiyor. Peki onun bana söylediği sözler, benim can sıkılışlarım, benim kırılganlığım, benim kalp kırıklığım bunu kim düşünüyor. Tabikide  kimse düşünmüyor, annem ve babamdan başka kimse… Saygılı oldum, bilerek kimseye kötü söz söylemedim kimse hakkında kötü düşünmedim. Ne getirisi oldu, gözümle görebildiğim bir getiri olmadı. Terbiyeli hanım kız olmuşumdur olduysam. Maalesef  yalnız kaldığında, ailen yanında olmadığında hanım kız olmayacaksın çirkeflik yapacaksın. Bir laf vardır “akıllı olup dünya kahrını çekeceğime deli olurum dünya benim kahrımı çeker.” Bu cümleye hayranım ama sadece hayran, uygulama politikası yok.    
Hayatın toz pembe olmadığını çok geç öğrendim, bu da çok acı gerçek oldu. 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder